20090208

şemsiye mezarı istanbul pazarım


En fenası Cumartesi gecesi manitacılık kafasıyla giyilmiş ciciş kıyafetler ve topuklu ayakkabılarla bir o kadar 'Tijen' görünümlü akmış makyajla karşıya geçemeyip arkadaşta kalmak ve o kostümle pazar kahvaltısına devam etmek zorunda olmakmış. Yine bunu gördüm bugün, Bir de üstüne, gece tısıl tısıl kestiğim örgü kazaklı çocuk aynı yerde kahvaltı ederken gazete altına gizlenme tribini yaşadım sabah sabah, OLACAK ŞEY DEĞİL. Kahvaltı bitti ama çileler devam etti Murphycim kanunuyla devreye girmek zorundaydı, yağmur yağmalıydı hemde tükürük gibi kafalara kafalara ve ben karşıya geçmeliydim cebimdeki üç kuruşla o an sağa sola lodos tarafından öldürülmüş ve genellikle ağaç diplerine gömülmüş şeffaf şemsiyeler mezarında hissettim, yeni şemsiye alırsam üç kuruşum daha da azalacaktı, işte o an pushing daisies kafaları geldi, birine dokunsam dedim canlanır mı, bu ciciş cumartesi gecesi kostümümle bir ölü bay-bayan adlı şeffaf şemsiyeyi canlandırabilir miyim dedim sinsice... Sonra hemen caydım çünkü canlansa ne olacaktı ki, yağmurdan korunmak üzere elime alır almaz yine ölücekti. Dizi de öyle olmuyo mu sonuçta. Arkadaşımın şemsiyesine sığındım. Düşünceleri susturdum. Yürüdüm üç kulhü bir elhamla şehrimin şemsiye mezarında.

Hiç yorum yok: