20091231
20091221
20091204
biraz önce zil çaldı ve kadıköy belediyesi ambalaj atıkları geri kazanım projesi için ambalaj atıklarının ayrı ayrı plastik karton gibi poşetleyerek kapının önüne cumartesileri çıkarılması söylendi. o geri dönüşümcüler işsiz kalıcak diye üzüldüm ama yine de güzel bişey sanki. teşekkürler selami. hürmetler.
20091030
bir şarkıyla uyanmak...uyuyakalmak...yada.
people you've been before that you don't want around anymore
that push and shove and won't bend to your will
i'll keep them still
that push and shove and won't bend to your will
i'll keep them still
20090917
20090914
20090910
20090909
20090813
20090812
There is a kingdom...
düşmekten korkuyorum...
hani tecrübeler güçlendirir ya beni zayıflatıyor...
her düştüğümde bir sonrakinden daha çok korkuyorum...
bunu daha önce de söylemiştim.
rüzgar çok güzel.
bazı şarkıları dinlerken kahveme özellikle şeker koymuyorum.
bazı şarkıları dinlerken kahvem soğuyo.
aslında ben kahvemi bitiremem.
bitirmeyi sevmiyorum.
benliğimi eksik kodlamışım.
galiba.
hani tecrübeler güçlendirir ya beni zayıflatıyor...
her düştüğümde bir sonrakinden daha çok korkuyorum...
bunu daha önce de söylemiştim.
rüzgar çok güzel.
bazı şarkıları dinlerken kahveme özellikle şeker koymuyorum.
bazı şarkıları dinlerken kahvem soğuyo.
aslında ben kahvemi bitiremem.
bitirmeyi sevmiyorum.
benliğimi eksik kodlamışım.
galiba.
20090808
20090713
20090709
20090707
20090624
20090622
La cigarette
Donne-moi une cigarette
Je la garderai près de moi
Je la fumerai peut-être
Bien avant que tu ne le croies
Je garderai cette cigarette
Pour occuper mes dix doigts
Je la fumerai peut-être
Quand j’aurais trop le mal de toi
Ne fais pas cette tête
C’est toi qui me laisse là
Toi qui veux que l’on arrête
Toi qui ce soir tourne le pas
Je préférerais c’est bête
Attendre des semaines, des mois
Et l’allumer sur la défaite
Qu’une autre un jour t’infligera
On pourra alors peut être
Sur nos deux cœurs de granit froid
Y gratter une allumette
Et la partager comme autrefois
Quand nos corps étaient à la fête
Qu’ils n’avaient pas peur du combat
Donne-moi cette cigarette
Comme un dernier cadeau de toi
Ne fais pas cette tête
C’est toi qui me laisse là
Toi qui veux que l’on arrête
Toi qui ce soir tourne le pas
baloncukları patlatma oyunu...
Je la garderai près de moi
Je la fumerai peut-être
Bien avant que tu ne le croies
Je garderai cette cigarette
Pour occuper mes dix doigts
Je la fumerai peut-être
Quand j’aurais trop le mal de toi
Ne fais pas cette tête
C’est toi qui me laisse là
Toi qui veux que l’on arrête
Toi qui ce soir tourne le pas
Je préférerais c’est bête
Attendre des semaines, des mois
Et l’allumer sur la défaite
Qu’une autre un jour t’infligera
On pourra alors peut être
Sur nos deux cœurs de granit froid
Y gratter une allumette
Et la partager comme autrefois
Quand nos corps étaient à la fête
Qu’ils n’avaient pas peur du combat
Donne-moi cette cigarette
Comme un dernier cadeau de toi
Ne fais pas cette tête
C’est toi qui me laisse là
Toi qui veux que l’on arrête
Toi qui ce soir tourne le pas
baloncukları patlatma oyunu...
20090619
20090611
the day with ataxia
addition
dust
another
addition
dust
another
addition
dust
another
addition
dust
another
addition
dust
another..
dust
another
addition
dust
another
addition
dust
another
addition
dust
another
addition
dust
another..
20090607
tü tü tü maşallah.
cumartesi:
8.30.tulum peynirli tost-portakal suyu
11.00.gül tatlısı
13.30.yaprak sarmazı*özel
21.00.bilimum meze, rakı ve pala'dan 3 metrelik acılı kebap
pazar:
11.00pattesli yumurta,çay, peynirler,domatesler
13.00kafe kemal
19.00levrek
kalamar dolması, kabak çiçeği dolması, kuru patlıcan dolması
fava
barbunya pilaki
22.15.kiraz
ilerleyen saatlerce the reader, çay ve yine gül tatlısı.
8.30.tulum peynirli tost-portakal suyu
11.00.gül tatlısı
13.30.yaprak sarmazı*özel
21.00.bilimum meze, rakı ve pala'dan 3 metrelik acılı kebap
pazar:
11.00pattesli yumurta,çay, peynirler,domatesler
13.00kafe kemal
19.00levrek
kalamar dolması, kabak çiçeği dolması, kuru patlıcan dolması
fava
barbunya pilaki
22.15.kiraz
ilerleyen saatlerce the reader, çay ve yine gül tatlısı.
20090604
20090602
3band-plano

yine güzel bir pazar günü eş dostla şehrin sayfiye yeri moda çay bahçesinde kahvaltı yapıldı. İyi hissettiğim diğer tüm günlerde olduğu gibi yine bir hayalim gerçek oldu. KIRMIZI RADYO!... hemen bıyık poz vermek istedi. devamını müsadenizle sallıycam:), eve koşarak gidip her yerini pırıl pırıl sildim radyomu fişe taktım ve çalmaya başladı;
feel...
the moon pull your lover's blood up to the sky
feel...
the moon pull your lover's blood up to the sky
the sky...
20090524
20090514
20090507
20090504
aritmik yok oluşlar detone geri dönüşler.

Radiohead "meeting in the aisle" şu anda çalan şarkı bu. Kalbim herhangi bir açıklama öncesi - açıklamayı ben yapabilrim ya da bana yapılabilir- normalden farklı atmaya başladığında - normalden farklı demek düzenli demek de olabilir- radiohead'den bir şarkı dinlemek isterim. başka bi yerde olmak, genç olmak mesela - genç derken kastedilen 18-20 aralığıdır-. mekan/zamandan sonsuz bağımsız ilan edemediğim ancak uzamı olarak da nitelendirdiğimde eksik bir cismani/ruhani tanımlamaya esir etmiş olacağım 'ses' yolculuktur belki de. yok oluşlar ve geri dönüşler, doğumlar ve yıkımlar barındıran. Bir motor nöron ile kas hücresi arasındaki kimyasal sinapstaki yolculuk da bu yolculuğa paralel olarak nitelenebilir. Senkron şaşmalarında durum heyecan verici bir ergenlik sendromuna dönüşebilir. Yok olabilir ve geri dönebiliriz.
20090416
küçük harflerle yazıyorum. yani 7 punto filan yazı karakterim ki o da okunsun diye bazen daha da küçük. Genelde iş hayatında herkes metnin altına uzun uzadıya bir imza çakıyor benim ne derdim varsa bunla küçük baş harfle küçücük bir bilge yazıveriyorum, outlook düzeltiyor. evet isyankar bi tip değilim yani dış görünüşte.
20090414
20090411
20090408
20090407
20090406
20090330
bak yine yürüdüm geldim ve yürürken bunu mırıldandım! netim ve sert!
Twentysomething Lyrics
Artist(Band):Jamie Cullum Review The Song
After years of expensive education,
a car full of books and anticipation,
I’m an expert on Shakespeare and that’s a hell of a lot
but the world don't need scholars as much as I thought.
Maybe I'll go travelling for a year,
finding myself or start a career.
I could work for the poor though I’m hungry for fame
we all seem so different but we're just the same.
Maybe I'll go to the gym, so I don't get fat,
aren't things more easy with a tight six pack?
Who knows the answers? Who do you trust?
I can't even separate love from lust.
Maybe I’ll move back home and pay off my loans,
working nine to five answering phones.
Don't make me live for my friday nights,
drinking eight pints and getting in fights.
I don't want to get up, just let me lie in,
leave me alone, I'm a twenty something.
Maybe I'll just fall in love that could solve it all,
philosophers say that that’s enough,
there surely must be more. Ooooh
Love ain’t the answer nor is work,
the truth eludes me so much it hurts.
But I’m still having fun and I guess that's the key,
I'm a twenty something and I'll keep being me.
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
I’m a twenty something.
Let me lie in, Leave me alone.
I’m a twenty something.
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
Artist(Band):Jamie Cullum Review The Song
After years of expensive education,
a car full of books and anticipation,
I’m an expert on Shakespeare and that’s a hell of a lot
but the world don't need scholars as much as I thought.
Maybe I'll go travelling for a year,
finding myself or start a career.
I could work for the poor though I’m hungry for fame
we all seem so different but we're just the same.
Maybe I'll go to the gym, so I don't get fat,
aren't things more easy with a tight six pack?
Who knows the answers? Who do you trust?
I can't even separate love from lust.
Maybe I’ll move back home and pay off my loans,
working nine to five answering phones.
Don't make me live for my friday nights,
drinking eight pints and getting in fights.
I don't want to get up, just let me lie in,
leave me alone, I'm a twenty something.
Maybe I'll just fall in love that could solve it all,
philosophers say that that’s enough,
there surely must be more. Ooooh
Love ain’t the answer nor is work,
the truth eludes me so much it hurts.
But I’m still having fun and I guess that's the key,
I'm a twenty something and I'll keep being me.
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
I’m a twenty something.
Let me lie in, Leave me alone.
I’m a twenty something.
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
doh dah duh dah, do duh dah dah dah
hipnopompik bişisiniz:)
bugün hem hipnopompik hem hipnogojik zaman dilimlerinde velvet undergrounddan 'perfect day' fısıldanıyordu. evet sonra yürüdük.
20090327
20090325
20090323
20090319
dany sana kıymasınlar:(

nötr duygularla sinemadan çıkmak yetmez, şehir isterse sizi o filmden nefret ettirir, tıpkı hepimizin ıssız adamdan nefret edişimiz gibi. Havuçlu kek istemeye ya da nostaljik plak almaya korkar olduk, bu tabi bizim kompleksimiz yine, sıradan olma kompleksi, ki en arzuladığım oluş aynı zamanda. Şimdi de bir sürü bollywood filmlerinde kullanılan eko kulaklarımızda, slumdogdan beni soğutamazsınız!...
imkanı yok. net.
20090318
20090314
günlerden ıslak
kurbağa prensi bir hamlede mideye indiren kurbağa prenses gece karın ağrılarıyla boğuştu, prens ölmemişti.midede zıp zıp zıplıyordu. bir prens gelip kurbağa prensesi öperse ancak kurbağa, prensese dönüşecekti ve o zaman yuttuğu prenste çıkıp gidebilirdi özgürce. saçma bir masal bu.
20090310
Re-Spring My Swing

Ritmik anlayış genel olarak daha gevşek ve yumuşaktır, ve Swing müzisyenleri erken dönem caz müzisyenlerine göre enstrümanlarına daha hakimdirler ve yetkinlikleri daha fazladır.
yani gevşek olmak usta olmaktan sonra gelir gibi bişey.
bahar geliyor daha usta olmam lazım:)
sonra hep beraber swing yaparız hazır mısın orkestram?
20090308
20090306
Yağda balla kızarmış kazu poposu tarifi
6 yumurta
75 gr seker
500 gr mascarpone
bi paket kedidili
1 mug dolusu kahve
1 corba kasigiseker
2 corba kasigi amaretto
simdi önce, kahvenizi hazirlayin ki, o bi yandan soguya dursun, kahve de mümkünsü illy olsun ama yoksa da caniniz sagolsun.. neyse ardindan, yumurtalarin sarilarini ve beyazlarini ayirin, beyazlarini mutlaka büyükce bi kaba koyun cünkü birazdan, yere ihtiyaciniz olucak.. daha sonra bu beyaz kismi deliler gibi mikserle cirpin.. kara donussun o yumurta beyazlari, kabarsin kabarsin kocaman olsun.. sakin arada durmayin, hemen mascarpone unuzu alin ve yumurta sarilarinin icine dokun. simdi hemen sekeri de katin bu mascarpone lu yumurta sarili karisima.. ardindan bu karisimi güzelcene cirpin. ama cok iyi cirpin topak kalmasin sakin.. sonra bunu yumurta beyazlarinin olusturdugu karin icine bosaltin.. sakin miksere dokunmayin.. onu kaldirabilirsiniz cunku bundan sonra kol kaslariniz calisicak. soyle büyükcene bi kasik alin ve bu karisimi cirpin.. simdi kahveli bölüme gecebiliriz.. muhtemelen daha sogumamis olan ve elinizi yakicak olan kavhenizi borcamimsi bi kabin icine bosaltin, ardindan haslanmamak icin bikac buz atin 2-3 adet yeterli olucaktir.. bu kabin icine bi kasik seker ve 2 kasik amaretto ekleyin.. kedidillerini alin ve teker teker bu kahveli karisimin icine batirin ve ardindan, geniscene bir kabın icine dizmeye baslayin.. yapabildigiz kadar yapin .. batirin batirin dizin.. ardindan bunlarin üzerine hazirladiginiz karisimi dökün.. iste size tiramisu.. servis esnasinda üzerine kakao serpip, krem santiyi sikmayi da unutmayin.. afiyet ola .............
eksisözlükten alınmıştır.
75 gr seker
500 gr mascarpone
bi paket kedidili
1 mug dolusu kahve
1 corba kasigiseker
2 corba kasigi amaretto
simdi önce, kahvenizi hazirlayin ki, o bi yandan soguya dursun, kahve de mümkünsü illy olsun ama yoksa da caniniz sagolsun.. neyse ardindan, yumurtalarin sarilarini ve beyazlarini ayirin, beyazlarini mutlaka büyükce bi kaba koyun cünkü birazdan, yere ihtiyaciniz olucak.. daha sonra bu beyaz kismi deliler gibi mikserle cirpin.. kara donussun o yumurta beyazlari, kabarsin kabarsin kocaman olsun.. sakin arada durmayin, hemen mascarpone unuzu alin ve yumurta sarilarinin icine dokun. simdi hemen sekeri de katin bu mascarpone lu yumurta sarili karisima.. ardindan bu karisimi güzelcene cirpin. ama cok iyi cirpin topak kalmasin sakin.. sonra bunu yumurta beyazlarinin olusturdugu karin icine bosaltin.. sakin miksere dokunmayin.. onu kaldirabilirsiniz cunku bundan sonra kol kaslariniz calisicak. soyle büyükcene bi kasik alin ve bu karisimi cirpin.. simdi kahveli bölüme gecebiliriz.. muhtemelen daha sogumamis olan ve elinizi yakicak olan kavhenizi borcamimsi bi kabin icine bosaltin, ardindan haslanmamak icin bikac buz atin 2-3 adet yeterli olucaktir.. bu kabin icine bi kasik seker ve 2 kasik amaretto ekleyin.. kedidillerini alin ve teker teker bu kahveli karisimin icine batirin ve ardindan, geniscene bir kabın icine dizmeye baslayin.. yapabildigiz kadar yapin .. batirin batirin dizin.. ardindan bunlarin üzerine hazirladiginiz karisimi dökün.. iste size tiramisu.. servis esnasinda üzerine kakao serpip, krem santiyi sikmayi da unutmayin.. afiyet ola .............
eksisözlükten alınmıştır.
20090304
bunu düşünüyorum
bigün djlik yaparsam bi yerde ilk çalacağım şarkı ne olur diye düşünüyorum hep,
frusciante-ataxia, another olabilir diyorum sonra çok mu iddialı olur acaba diyorum
yo la tengo dan green blue arrow çalarım diorum arkasından da mutlaka ama mutlaka 2. şarkı blonde redhead olur hangi şarkısı emin değilim ama hayatımda 2.ler hep daha önemli olmuştur o yüzden onu daha düşünüyorum:)
frusciante-ataxia, another olabilir diyorum sonra çok mu iddialı olur acaba diyorum
yo la tengo dan green blue arrow çalarım diorum arkasından da mutlaka ama mutlaka 2. şarkı blonde redhead olur hangi şarkısı emin değilim ama hayatımda 2.ler hep daha önemli olmuştur o yüzden onu daha düşünüyorum:)
20090228
20090224
20090219
20090217
kbb kkb
Kulak Burun Boğaz
Küçükken Korktuğum Biyer.
bi kbb daha var ona da burdan sevgiler ve de sen de mi brütüs? diyorum. sana da hakkımı helal etmiom ulan.
Küçükken Korktuğum Biyer.
bi kbb daha var ona da burdan sevgiler ve de sen de mi brütüs? diyorum. sana da hakkımı helal etmiom ulan.
20090215
96.00 ım
Akşam evimde huzurlu huzurlu radyo oksijen dinlerken bir anda bi amca radyodan 'Allahuekber' diyerek yayını hackledi ve korsan olarak vaaz vermeye başladı, inanılmaz. korktum resmen. hayır olsun:D
renk kaybetmek/değiştirmek.
20090212
20090211
20090208
şemsiye mezarı istanbul pazarım

En fenası Cumartesi gecesi manitacılık kafasıyla giyilmiş ciciş kıyafetler ve topuklu ayakkabılarla bir o kadar 'Tijen' görünümlü akmış makyajla karşıya geçemeyip arkadaşta kalmak ve o kostümle pazar kahvaltısına devam etmek zorunda olmakmış. Yine bunu gördüm bugün, Bir de üstüne, gece tısıl tısıl kestiğim örgü kazaklı çocuk aynı yerde kahvaltı ederken gazete altına gizlenme tribini yaşadım sabah sabah, OLACAK ŞEY DEĞİL. Kahvaltı bitti ama çileler devam etti Murphycim kanunuyla devreye girmek zorundaydı, yağmur yağmalıydı hemde tükürük gibi kafalara kafalara ve ben karşıya geçmeliydim cebimdeki üç kuruşla o an sağa sola lodos tarafından öldürülmüş ve genellikle ağaç diplerine gömülmüş şeffaf şemsiyeler mezarında hissettim, yeni şemsiye alırsam üç kuruşum daha da azalacaktı, işte o an pushing daisies kafaları geldi, birine dokunsam dedim canlanır mı, bu ciciş cumartesi gecesi kostümümle bir ölü bay-bayan adlı şeffaf şemsiyeyi canlandırabilir miyim dedim sinsice... Sonra hemen caydım çünkü canlansa ne olacaktı ki, yağmurdan korunmak üzere elime alır almaz yine ölücekti. Dizi de öyle olmuyo mu sonuçta. Arkadaşımın şemsiyesine sığındım. Düşünceleri susturdum. Yürüdüm üç kulhü bir elhamla şehrimin şemsiye mezarında.
Sevgili sezyum çok mercy!
Bende vapurda genelde çoraplarına filan bakıp beğeniyorum, ve evet okuyorum yazdıklarını bunu da okudum:)
Abolo şobolobo!
Oylarımızla şeçilmiş yeni Fatih vapuruna bindim. Öncelikle oy kullanan elleriniz dert görmesin. Görmesin görmesin de vapur biraz yavaş be abi. 20 dakikalık yolu 25 dakikada gittiği yetmezmiş gibi, tabii kaptanlar yeni vapurun yeni pervane sistemini (Sanırım kolay yanaşması için başta-kıçta ya da ortada bir pervane sistemi var) kullanmayı öğrenemediği için, Kadıköy-Beşiktaş seferi biraz uzun sürdü. İyi ki karşıma güzel bi kız oturdu da, zaman daha hızlı aktı.
Bir de kız Penguen’de çıkan yazımı okumasın mı? O an Cezmilerin Ersöz’ü, Orayların Eğin’i, Onurların Baştürk’ü olasım geldi. Olmadı. Radyodan Ömer Madra’yla Avi’yi dinlemeye devam ettim. Bir yerde yanlış yapıyorum ama dur bakalım. Ya da çok doğru bir yoldayım. Evet öyleyim. Göç yolu... Sevgi yolu. Saygı yolu. Sarıgül yolu. O da Kayahan gibi sevgi-ışık-polarizasyon kafalarına girmiş de o açıdan. Açı yok Raki. Buralarda farklı sesleri sevmeyiz.
o kız benim olleyy! gazetelere çıktım eheheheh:) mercy monşer!
Abolo şobolobo!
Oylarımızla şeçilmiş yeni Fatih vapuruna bindim. Öncelikle oy kullanan elleriniz dert görmesin. Görmesin görmesin de vapur biraz yavaş be abi. 20 dakikalık yolu 25 dakikada gittiği yetmezmiş gibi, tabii kaptanlar yeni vapurun yeni pervane sistemini (Sanırım kolay yanaşması için başta-kıçta ya da ortada bir pervane sistemi var) kullanmayı öğrenemediği için, Kadıköy-Beşiktaş seferi biraz uzun sürdü. İyi ki karşıma güzel bi kız oturdu da, zaman daha hızlı aktı.
Bir de kız Penguen’de çıkan yazımı okumasın mı? O an Cezmilerin Ersöz’ü, Orayların Eğin’i, Onurların Baştürk’ü olasım geldi. Olmadı. Radyodan Ömer Madra’yla Avi’yi dinlemeye devam ettim. Bir yerde yanlış yapıyorum ama dur bakalım. Ya da çok doğru bir yoldayım. Evet öyleyim. Göç yolu... Sevgi yolu. Saygı yolu. Sarıgül yolu. O da Kayahan gibi sevgi-ışık-polarizasyon kafalarına girmiş de o açıdan. Açı yok Raki. Buralarda farklı sesleri sevmeyiz.
o kız benim olleyy! gazetelere çıktım eheheheh:) mercy monşer!
20090207
Gölgelerin gücü adına güç sende artık!

Sesleri oda yutuyor. Renkler gölge rengi diye hep giydim üstüme. aslında ne olduğunu bugün öğrendim. Hayal ürünü olan benmişim, tüm çevremdekiler beni var sanıyormuş, ilaçlar etkisini göstermeye başladı. yavaş yavaş yok olduğumu görüyorum. İyileşen yara gibi kaşınıyor olmayan beynimin korteksi. Herkesin var sandığı bensem eğer bu onların hastalığı olmalıydı, ama benimmiş. Yokmuşum ve onlar beni var sanıyormuş. Olmayan bişey hasta da olamaz. Gölge de değilmişim. Surette.Yokmuşum yani. Annem sabahları yokla konuşuyormuş, kedim yemini gidip kendi alıyormuş, hiç bulaşık çıkmazmış aslında, babam varmışım gibi kiramı ödüyormuş. Ofiste koltuğum boşmuş aslında o işler networkteki bi isim üzerinden yapılıyormuş. Çay hiç içmemişim. hayatımda. Bu ilaçları da içemiyor ve iyileşemiyor olmalıyım bu kadar yoksam eğer. Herkesin kurduğu hayal neden olmayan birinin suçu olur ki? olmuş bi kere.
The night is closing in/The clouds are frozen still/ The birds are feathered down/The churches ring the hour/Where once there was a cheer now stands a sorry crowd/Across the frozen lake/Beneath the tattered flags, a carnival of skates/The scissors scratch their names/Where once I held your hand I cannot bear to stand/This city is a cauldron of blackened snow and strangers/I moved here from the country/I didn’t know the danger/I’m haunted by the bottle/I’m haunted by the angels/In letters from my sister, she asks me how I’m feeling/I say that I am better but I lie in every letter/I have moved into the margin/I have moved into the shadow/Move closer to the fire or else you’ll meet the ghost/I loved you like a brother/I loved you more than most/But still you left me vacant/ Still you left me cold- GA Johnson
Cumartesiydi.2
Çay içmekle ilgili hep sorunlarım olmuştur.
Hi,
Opsvik and Jennings
The Whitest Boy Alive's piano is magic.
Hi,
Opsvik and Jennings
The Whitest Boy Alive's piano is magic.
20090206
jesse.
tasarım ulen sizi!
Haz aldığım her ne ise onun nefes alıp vermeyi doğru olarak becerebilen şeylerde yattığını artık biliyorum. Susmalar ve konuşmalar bütün olduğunda. İşte bu yüzden belki kendini tutamayan herşeyi tasarlamak isteyen tasarımcıları çok konuşan gevezelerden ayırd edemiyorum. Doğru yerde susabilmeli insan ama stratejiyle değil, heyecanla susmalı.Bir arkadaşım Thelanious monk için 'eslerinde içinden konuşuyor' dedi. işte bu! Bitmeyen ve izin veren bir dialog. Boşlukları doldurmaktan daha farklı, geshtalt da değil tam. Tutkudan farklı daha çok aşk gibi, çünkü tutku esleri bol bir durum, tüm eslere karşı gün geçtikçe daha da duyarlı hale gelme durumu, belki aşk ama tam da karşılıklı değil. Burda lafı dolaştırıp tasarıma gelirsem, yapmayın etmeyin bi durun. Nefes alın nefes aldırın. biliyorum çok az kişi eslere meraklı ama zaten çok az kişi aşık oluyor şu hayatında.
20090204
şimdiye kadar olanlar
hani hep dibe vurunca artık çıkma zamanı olmuştur ya şimdiye kadar, kesin biri elinden tutacaktır filan. Artık o dönem geçti, şimdi hatta oyun oynamaya başlayacaklar, elinden tutuyomuş gibi yapıp daha da derine gömecekler seni. olsun.
20090203
hiç kasmadan aynen yayınlıyorum, yürü be perihan!
Radikal / Olmadığın gibi kabul edilmek / Yaşam / PERİHAN MAĞDEN
from www.radikal.com.tr
Benim ‘wisecrack’ (zekâpatlangaçı) bi arkadaşım var. O böyle, çok krek/gevrek laflar bulup eder. Ve hatırlar da, tüm o gevrek/patlangaç laflarını.
Mühim olan: O lafları bulup etmekten ziyade (burda; ziyade’nin önemine dikkâtinizi çekerim)
O lafları habire hatırlayıp tekrar etmek.
Ki, bu: sürümden (daha doğrusu: baskıdan/fotokopiden) kazanmak demektir.
Çok şey bulmuşluğun faydası yok! (Ve hatta zararı var.)
Az bi şey bulup habire tekrar edeceksin ki; bellesin millet!
Öbür türlü: saçıp savmış olursun. Sürümden kaybedersin yani. Ki, hakiki Yaratıcı İnsanların başına gelen budur Bu Toplum’da.
Ama azıcıcık bi şeylerin varsa; tekrar et ağbicim. Hikmet yumurtluyormuşcasına aynı sıradan/banal/zırva/averaj/fısır şeyleri söyle dur/söyle dur: Çok daha iyi bir etki bırakırsın.
1) Söylediklerini herkes anlar.
2) Habire anlar.
3) Unutmaz, unutamaz ve hatta bir halt sanırlar.
İşte bu Wisecrack Arkadaşım’la sanırım baş etmek için söylediğim ve belki de bu nedenle unutamadığım bir lafım var benim. Sizlerin de unutmaması için (daha önce de yazmış olduğum halde) yineliyorum: “Beni olduğum gibi kabul ediniz; ben hiç kimseyi olduğu gibi kabul edemiyorum.”
Bu benim hayattaki (tek hatırladığım) cevizim aklıma düşmüşken bu sabah: yani HİÇ kimseleri olduğu gibi kabullenememe hatam (ya da hiperrealistliğim) aklıma düşmüşken-
Hocam, NE üstün 1 millet Türk milleti! Ne acayip bi millet- fikri üşüştü takiben.
Zira: Türkler, insanları (hemşehrilerini yani) olduğu gibi kabullenmekle dahi yetinmiyorlar. Daha da ileri gidip OLMADIĞIN GİBİ DAHİ KABULLENİYORLAR.
Aman yarabbim! Bu ne üstün bir özellik! Bu ne üstün bir millet! Türk Milleti! Türk Milleti!
Milliyetçi galeyanlarımızın ardından Maksatlı Düşüncelemelerimizi, açalım: Şöyle bir tatlılığı/hoşluğu/güzelliği söz konusu Türkler’in.
Herkes; kendini nasıl gazzlıyorsa, nasıl gazzlamak istiyorsa öyle kabul ediyorlar. Eve teslim edilmiş paket şeklinde.
Açıp kurcalamıyor paketi yani. Paketin bomba olma ihtimali bulunsa dahi.
Paketini gazzlayan/postalayan NE şekilde göndermişse, öyle alıyor. Kabulleniyor. Lar.
Yani olduğun gibi kabullenilmekten dahi çok çok üstün bir durum: Olmadığın ve fakat olmak istediğin gibi kabulleniyor Türkler seni.
Bunun karşılığında da BİR TEK ŞEY bekliyorlar senden: Senin de onları; olmadıkları, ama olmak istedikleri gibi kabullenme halini.
Özellikle televizyonculuğumuzdaki ‘reality’ şovları izlerken pek çok hakikatimize uyandığım gibi; buna da uyandım.
Birkaç aydır Yurtdışı’nda yaşayan bir arkadaşımla birkaç zaman önce ‘Var mısın Yok musun?’u (yoksa sen de palavracılığımızdan sarhoş musun?) izlerken bütünüyle uyandım bu gerçeğe.
Bi ‘tour guide’ gibi açıklıyorum da açıklıyorum. (O gece Tony yarışıyor.) “Bak bu çocuk Amerika’da büyümüş. Kendini feci komik+sempatik sanıyo. Habire Al Pacino/Robert de Niro taklidi yapıyo. Felâket yapıyo. Ama çok yetenekliy-miş, tatlıy-mış, sempatik-miş gibi yapılıyo. Herkes onu çok seviyo. Beğeniyo.”
Derken tabii Tony, o kaçınılmaz taklitlerinden yapıyor.
Şarkı söylüyor. Kılık değiştiriyor. Ve Türkler; Tony kendini ‘yetenekli’+’sempatik’, ‘komik’ kabul etsinler istediği için, onu ÖYLE KABUL EDİYORLAR.
Yani Tony’i olduğu gibi değil: olmadığı (ve fakat olmak istediği gibi) kabul ediyorlar. Yarabbim BU nasıl bir cömertliktir! Bu nasıl bir kabuldür, ön kabuldür!
Yıllardır Güneri Civaoğlu’nun ‘büyük beyin’ ‘prezantabl’ ‘müthiş Avrupai’ ‘kaliteli mi kaliteli gazeteci’ olarak kabul edilmesi gibi.
Yıllardır kafamızı herrr fırsatta ütüleyen ‘feci zeki kadın’ ‘külyutmaz’ ‘büyük ulus feylezofu’ Hülya Avşar’ın ‘ennnn güzel’ olması gibi. Nice nice gazzzladığı yüzbin bir (sporcu filan) özelliğinin yanı sıra.
Müjde Ar’dan Hüsamettin Özkan’a, Uğur Mumcu’dan İlhan Selçuk’a kimleri kimleri nasıl da OLMAK İSTEDİKLERİ gibi kabul etti bu toplum.
Tek bir ölçü var: Azimli bir inatla (vırrrr vırrrr vırrrr) aynı sloganı işlemen kendinle alâkalı. Kendin için kalemlediğin reklam metninden vazgeçmemen ve bunu devvv balonlarla olur gökyüzünde, televizyonlarda olur habire, gaste köşelerinde, kadehlerde şişelerde habire; ama habire işlemen.
Hıncal Uluç’un ‘bir sevgi insanı’ olarak gazzzlayabilmesi kendi iç dramını, sizi temin ederim; YALNIZ ve YALNIZ bu topraklarda mümkündür. Operadan da anlar, kısırdan da. Aynen Bekir Coşkun’un ennn dolgusal, romontik, hayvansever olması misali. İki laikçi (latan ya da açık faşist) enişte. Yani toplumun sevilen enişteleri. Söz virtüözleri. (Hakiki 1 headcase olan E. Özkök’ün Bekir Coşkun’un yazılarının nasıl muhteşem tablolara benzediğine dair reklam kumpanyasını, hatırlayın.)
Yine bir hakikatçilik belgeseli olan ‘Yemekteyiz’de de öyle. Buckingham Palace’tan az önce özel savaş jetleriyle programa inmiş yarışmacılarımız karidesin ve kuşkonmazın tadını bilmeden, Burunkıvırma Dünya Rekortmenliğine isimlerini kaygısızca (ve fakat karşılıklı kabullenme halleriyle) yazdırıyorlar.
Herkes olmadığı gibi, kabul ettirebiliyor kendini- ne fantastik bir lüks! Ne sarfiyat! Vakit harcama!
Yalnızca oyunbozan olmaman ve olmadığın (ve fakat arzu ettiğin gibi) kabullenilirken, karşındakinin de façasını bozmaman, bullshitlemelerini yemen yani: YETERLİ.
Aynen Fatih Altaylı’nın müthiş tartışmama partneri ‘Ayyy; siz nasıl diyorsunuz Fatih bey?’ Sevilay Yükselir gibi. O zaman, bütün varoş dükkânlarının mavi lensleri- senin olsun! Sarışın ve mavi gözlüsün; seni gidi muhteşem kadın! Çankaya Belediyesi başkan adaylığı meselesinin balon olduğunu (yine de) düşünmeden edemiyorum. Büyük Bullshit Baloncusu’nun Çırağı+hık deyicisi halleri.
“Siz nasıl diyorsanız” (blink blink: göz kırpıştırmaca+sırıtmaca) “öyle olsun Bullshit Bey. Velinimetimiz sizsiniz.”
from www.radikal.com.tr
Benim ‘wisecrack’ (zekâpatlangaçı) bi arkadaşım var. O böyle, çok krek/gevrek laflar bulup eder. Ve hatırlar da, tüm o gevrek/patlangaç laflarını.
Mühim olan: O lafları bulup etmekten ziyade (burda; ziyade’nin önemine dikkâtinizi çekerim)
O lafları habire hatırlayıp tekrar etmek.
Ki, bu: sürümden (daha doğrusu: baskıdan/fotokopiden) kazanmak demektir.
Çok şey bulmuşluğun faydası yok! (Ve hatta zararı var.)
Az bi şey bulup habire tekrar edeceksin ki; bellesin millet!
Öbür türlü: saçıp savmış olursun. Sürümden kaybedersin yani. Ki, hakiki Yaratıcı İnsanların başına gelen budur Bu Toplum’da.
Ama azıcıcık bi şeylerin varsa; tekrar et ağbicim. Hikmet yumurtluyormuşcasına aynı sıradan/banal/zırva/averaj/fısır şeyleri söyle dur/söyle dur: Çok daha iyi bir etki bırakırsın.
1) Söylediklerini herkes anlar.
2) Habire anlar.
3) Unutmaz, unutamaz ve hatta bir halt sanırlar.
İşte bu Wisecrack Arkadaşım’la sanırım baş etmek için söylediğim ve belki de bu nedenle unutamadığım bir lafım var benim. Sizlerin de unutmaması için (daha önce de yazmış olduğum halde) yineliyorum: “Beni olduğum gibi kabul ediniz; ben hiç kimseyi olduğu gibi kabul edemiyorum.”
Bu benim hayattaki (tek hatırladığım) cevizim aklıma düşmüşken bu sabah: yani HİÇ kimseleri olduğu gibi kabullenememe hatam (ya da hiperrealistliğim) aklıma düşmüşken-
Hocam, NE üstün 1 millet Türk milleti! Ne acayip bi millet- fikri üşüştü takiben.
Zira: Türkler, insanları (hemşehrilerini yani) olduğu gibi kabullenmekle dahi yetinmiyorlar. Daha da ileri gidip OLMADIĞIN GİBİ DAHİ KABULLENİYORLAR.
Aman yarabbim! Bu ne üstün bir özellik! Bu ne üstün bir millet! Türk Milleti! Türk Milleti!
Milliyetçi galeyanlarımızın ardından Maksatlı Düşüncelemelerimizi, açalım: Şöyle bir tatlılığı/hoşluğu/güzelliği söz konusu Türkler’in.
Herkes; kendini nasıl gazzlıyorsa, nasıl gazzlamak istiyorsa öyle kabul ediyorlar. Eve teslim edilmiş paket şeklinde.
Açıp kurcalamıyor paketi yani. Paketin bomba olma ihtimali bulunsa dahi.
Paketini gazzlayan/postalayan NE şekilde göndermişse, öyle alıyor. Kabulleniyor. Lar.
Yani olduğun gibi kabullenilmekten dahi çok çok üstün bir durum: Olmadığın ve fakat olmak istediğin gibi kabulleniyor Türkler seni.
Bunun karşılığında da BİR TEK ŞEY bekliyorlar senden: Senin de onları; olmadıkları, ama olmak istedikleri gibi kabullenme halini.
Özellikle televizyonculuğumuzdaki ‘reality’ şovları izlerken pek çok hakikatimize uyandığım gibi; buna da uyandım.
Birkaç aydır Yurtdışı’nda yaşayan bir arkadaşımla birkaç zaman önce ‘Var mısın Yok musun?’u (yoksa sen de palavracılığımızdan sarhoş musun?) izlerken bütünüyle uyandım bu gerçeğe.
Bi ‘tour guide’ gibi açıklıyorum da açıklıyorum. (O gece Tony yarışıyor.) “Bak bu çocuk Amerika’da büyümüş. Kendini feci komik+sempatik sanıyo. Habire Al Pacino/Robert de Niro taklidi yapıyo. Felâket yapıyo. Ama çok yetenekliy-miş, tatlıy-mış, sempatik-miş gibi yapılıyo. Herkes onu çok seviyo. Beğeniyo.”
Derken tabii Tony, o kaçınılmaz taklitlerinden yapıyor.
Şarkı söylüyor. Kılık değiştiriyor. Ve Türkler; Tony kendini ‘yetenekli’+’sempatik’, ‘komik’ kabul etsinler istediği için, onu ÖYLE KABUL EDİYORLAR.
Yani Tony’i olduğu gibi değil: olmadığı (ve fakat olmak istediği gibi) kabul ediyorlar. Yarabbim BU nasıl bir cömertliktir! Bu nasıl bir kabuldür, ön kabuldür!
Yıllardır Güneri Civaoğlu’nun ‘büyük beyin’ ‘prezantabl’ ‘müthiş Avrupai’ ‘kaliteli mi kaliteli gazeteci’ olarak kabul edilmesi gibi.
Yıllardır kafamızı herrr fırsatta ütüleyen ‘feci zeki kadın’ ‘külyutmaz’ ‘büyük ulus feylezofu’ Hülya Avşar’ın ‘ennnn güzel’ olması gibi. Nice nice gazzzladığı yüzbin bir (sporcu filan) özelliğinin yanı sıra.
Müjde Ar’dan Hüsamettin Özkan’a, Uğur Mumcu’dan İlhan Selçuk’a kimleri kimleri nasıl da OLMAK İSTEDİKLERİ gibi kabul etti bu toplum.
Tek bir ölçü var: Azimli bir inatla (vırrrr vırrrr vırrrr) aynı sloganı işlemen kendinle alâkalı. Kendin için kalemlediğin reklam metninden vazgeçmemen ve bunu devvv balonlarla olur gökyüzünde, televizyonlarda olur habire, gaste köşelerinde, kadehlerde şişelerde habire; ama habire işlemen.
Hıncal Uluç’un ‘bir sevgi insanı’ olarak gazzzlayabilmesi kendi iç dramını, sizi temin ederim; YALNIZ ve YALNIZ bu topraklarda mümkündür. Operadan da anlar, kısırdan da. Aynen Bekir Coşkun’un ennn dolgusal, romontik, hayvansever olması misali. İki laikçi (latan ya da açık faşist) enişte. Yani toplumun sevilen enişteleri. Söz virtüözleri. (Hakiki 1 headcase olan E. Özkök’ün Bekir Coşkun’un yazılarının nasıl muhteşem tablolara benzediğine dair reklam kumpanyasını, hatırlayın.)
Yine bir hakikatçilik belgeseli olan ‘Yemekteyiz’de de öyle. Buckingham Palace’tan az önce özel savaş jetleriyle programa inmiş yarışmacılarımız karidesin ve kuşkonmazın tadını bilmeden, Burunkıvırma Dünya Rekortmenliğine isimlerini kaygısızca (ve fakat karşılıklı kabullenme halleriyle) yazdırıyorlar.
Herkes olmadığı gibi, kabul ettirebiliyor kendini- ne fantastik bir lüks! Ne sarfiyat! Vakit harcama!
Yalnızca oyunbozan olmaman ve olmadığın (ve fakat arzu ettiğin gibi) kabullenilirken, karşındakinin de façasını bozmaman, bullshitlemelerini yemen yani: YETERLİ.
Aynen Fatih Altaylı’nın müthiş tartışmama partneri ‘Ayyy; siz nasıl diyorsunuz Fatih bey?’ Sevilay Yükselir gibi. O zaman, bütün varoş dükkânlarının mavi lensleri- senin olsun! Sarışın ve mavi gözlüsün; seni gidi muhteşem kadın! Çankaya Belediyesi başkan adaylığı meselesinin balon olduğunu (yine de) düşünmeden edemiyorum. Büyük Bullshit Baloncusu’nun Çırağı+hık deyicisi halleri.
“Siz nasıl diyorsanız” (blink blink: göz kırpıştırmaca+sırıtmaca) “öyle olsun Bullshit Bey. Velinimetimiz sizsiniz.”
20090201
20090131
işine tutkuyla bağlıymış...hsktirsin.
Bir insanın işini sevmesi onu kesin iyi yaptığı anlamına gelmez. O işi sevmenin temelinde yatan nedenler sorgulanmalıdır, ya da sorgulanmasına bile gerek yoktur aslında sonuç ürüne bakıldığında. Kendi mesleğimden örnek vericem. Bir mimar çizmeyi ve detay çözmeyi sevdiği için işini sevebilir, hatta tutku duyabilir ve bu tutkuyla kendini kapatır, sürekli çalışır/çalışabilir, dünya görüşü olmaz, kendi görüşü de kendi kendine olur- bu ne mi demek-, hep dünyayı baştan keşfeder. Her çizdiğine bakar vay be der, özgüven kabarır, güzel de çizyodur, ve her yazlık kasabada iş yapabilir niteliktedir. Kendi çizimine bakar, kendi çözümüne bakar eğlenir mutlu olur, kafasını kaldırmaz bile, başka çözümlere ihtiyacı yoktur. Bunun tam da karşılığı mastürbasyondan alınan zevki gerçek sanma durumu.Peki işini sevmek nasıl olur o zaman diyeceksiniz, bence/bana göre bi cevap vericem, mümkün oldukça kabarmadan, kendini okşamadan işi sevmektir asıl mesele, kişiler kendilerini okşayan bişeyi sevmekle, o şeyin aslını sevmeyi hep birbirine karıştırıyorlar. BEN BEN BEN demek en azından umuyorum bu neslin harcı bir durum olmayacak. Sadece bu işi yapabilirim diyen kişilerden uzak durmanızı da tembihliyorum. Open your eyes, look around sayın mimar bey bu da sana tembihim.
20090130
sinirleniyorum.
davos zirvesinde hem içten içe 'helal sana yürü be!' diyorum, hem bu ne biçim diplomasi bu ne biçim diyalog diyorum. Sakin ol başbakansın diyorum, sonra niye sakin olacaksın ki diyorum, hem diyorum 'cevap ver ama dinlesin insanlar akıllı ol diyrum' hem diyorum cevap budur. Şimonun size füze atsalar siz ne yapardınız sorusunda ki eski moda empati beklentisine- ve yalan- deliriyorum, ama ibo gibi her dakika kamera karşısında ağlayan Emine Erdoğan'a da tahammül edemiyorum. Büyükelçiliğin aman abi yapmayalım demesini biraz anlıyorum...Arapları da anlıyorum, hep böyleydiler.(Irkçı bir söylem oldu ama, bu ne hal!)
15 yıl önce nobel barış ödülü alan Şimon Peres 'biz barış için savaşıyoruz' lafından artık daha gerçek bi açıklama bekliyorum, boş beklentiler. Orda 5 adam oturmuşlar, heyecanla bu -belgeseli- izliyoruz... ve maalesef hiç de olup bitenleri anlamasamda önsezilerim tüm bu olup bitenlerin hiçbirşeyi değiştirmeyeceğini söylüyor...(ülkece gaza gelişimizden başka)
dinlemek isteyenlere.
15 yıl önce nobel barış ödülü alan Şimon Peres 'biz barış için savaşıyoruz' lafından artık daha gerçek bi açıklama bekliyorum, boş beklentiler. Orda 5 adam oturmuşlar, heyecanla bu -belgeseli- izliyoruz... ve maalesef hiç de olup bitenleri anlamasamda önsezilerim tüm bu olup bitenlerin hiçbirşeyi değiştirmeyeceğini söylüyor...(ülkece gaza gelişimizden başka)
dinlemek isteyenlere.
20090128
20090127
öğle arasına neler sığar,
Gmail.
azıcık greader.
yemek.
meraba nasılsın 2-3 tane.
Boris+Michio Kurihara - Fuzzy Reactor.
Early grey, probis
2 kişiyle chat.
beirut- fountains and tramways.
blogger.:)
bi de yine aynı soruyu sormaca her dakika her an.
azıcık greader.
yemek.
meraba nasılsın 2-3 tane.
Boris+Michio Kurihara - Fuzzy Reactor.
Early grey, probis
2 kişiyle chat.
beirut- fountains and tramways.
blogger.:)
bi de yine aynı soruyu sormaca her dakika her an.
bi takım kurgularımız.
var ve hayatlarımız oluyor. Bi takım hayatlarımız var ve kurguladığımız gibi olmuyor.
işveren diyalogları bölüm 1,
Moondog...
20090126
Tarnation ve arkasından gelen KOMA!..

"Laser Beam" - Low
"Weight of the World" - John Califra (unreleased)
"Rewind" - Max Avery Lichtenstein (unreleased)
"Naked As We Came" - Iron & Wine
"Tarnation" - Max Avery Lichtenstein
"Texas 1984" - John Califra (unreleased)
"Depersonalized" - Max Avery Lichtenstein
"Wichita Lineman" - Glen Campbell
"Reptile" - Lisa Germano
"Ice Pulse" - Cocteau Twins
"Innocence" - John Califra (unreleased)
"Frank Mills" - from the original film soundtrack of “Hair”
"Tarnation" - Max Avery Lichtenstein
"The Ballad of Lucy Jordan" - Marianne Faithful
"Diviner" - Hex
"Embrace" - Low
"Departures" - Max Avery Lichtenstein
"Its All Over Now Baby Blue" - Chocolate Watch Band
"One Year Later" - Max Avery Lichtenstein (unreleased)
"Strange Powers" - Magnetic Fields
"Desperation" - Max Avery Lichtenstein
"Around & Around" - Red House Painters
"As Fate Would Have It" - Max Avery Lichtenstein
"Lil Bitty Pissant Country Place" - Dolly Parton
"Back Home Again" - Low
"Pumpkin" - Max Avery Lichtenstein
"Confrontation" - Max Avery Lichtenstein (unreleased)
"How Many Times" - Mavis Staples
"Around & Around" - Red House Painters
"Tarnation (end credits)" - Max Avery Lichtenstein
20090124
Nervous with good reason
From...
No no no no no no no
No not not not not no nah
No no
No no no no no no no
No no not much not what watch
Nervous with good reason what
Nervous with no good reason
Nervous with no good reason
No no no no no no no
How come you have another when you look any way any way?
(*tremolo effects vocals*)
You make your way and we know how powerful/wonderful/awful(?)
Spitting on your house, spit on your house, spit on your friends and...
Look/lock
How come you have another when you look any way any way?
(*backwards vocals*)
Why?
What we mean is the first thing that we dream
The blood
From...
No no no no no no no
No not not not not no nah
No no
No no no no no no no
No no not much not what watch
Nervous with good reason what
Nervous with no good reason
Nervous with no good reason
No no no no no no no
How come you have another when you look any way any way?
(*tremolo effects vocals*)
You make your way and we know how powerful/wonderful/awful(?)
Spitting on your house, spit on your house, spit on your friends and...
Look/lock
How come you have another when you look any way any way?
(*backwards vocals*)
Why?
What we mean is the first thing that we dream
The blood
20090123
peeling.
tam da başlamam gereken yerden-kendimden- başlıyorum. her kabuk kaldırma için yeni şarkılar bulunduruyorum yanımda, en neşelesinden zira her yer yara bere:)
There she goes a little heartache
The she goes a little pain
Make no mistake she sheds her skin like a snake
On the dirty road to fame, dirty road to fame my lord now...
There she goes a little heartache
The she goes a little pain
Make no mistake she sheds her skin like a snake
On the dirty road to fame, dirty road to fame my lord now...
20090122
to be or not to be.
to be, or not to be, that is the question:-
whether 'tis nobler in the mind, to suffer
the slings and arrows of outrageous fortune;
or to take arms against a sea of troubles,
and, by opposing, end them?-to die,-to sleep,-
no more;-and by a sleep, to say we end
the heart-ach, and the thousand natural shocks
that flesh is heir to,-'tis a consummation
devoutly to be wish'd. to die;-to sleep;-
to sleep! perchance to dream;-ay, there's the rub;
for in that sleep of death what dreams may come,
when we have shuffled of this mortal coil,
must give a pause: there's the respect,
that makes calamity of so long life:
for who would bear the scorns and whips of time,
the opressor's wrong, the proud man's contumely,
the pangs of despis'd love, the law's delay,
the insolonce of office, and the spurns
that patient merit of the unworthy takes,
when he himself might his quietus make
with a bare bodkin? who would fardels bear,
to grunt and sweat under a weary life;
but that the dread of something after death,-
the undiscover'd country, from whose bourn
no traveller returns,-puzzles the will;
and makes us rather bear those ills we have,
than fly to others that we know not of?
thus conscience does make cowards of us all;
and thus the native hue of resolution
is sicklied o'er with the pale cast of thought;
and enterprises of great pith and moment,
with this regard, their currents turn awry,
and lose the name of action.-soft you now!
the fair ophelia:-nymph, in thy orisons
be all my sins remember'd.
whether 'tis nobler in the mind, to suffer
the slings and arrows of outrageous fortune;
or to take arms against a sea of troubles,
and, by opposing, end them?-to die,-to sleep,-
no more;-and by a sleep, to say we end
the heart-ach, and the thousand natural shocks
that flesh is heir to,-'tis a consummation
devoutly to be wish'd. to die;-to sleep;-
to sleep! perchance to dream;-ay, there's the rub;
for in that sleep of death what dreams may come,
when we have shuffled of this mortal coil,
must give a pause: there's the respect,
that makes calamity of so long life:
for who would bear the scorns and whips of time,
the opressor's wrong, the proud man's contumely,
the pangs of despis'd love, the law's delay,
the insolonce of office, and the spurns
that patient merit of the unworthy takes,
when he himself might his quietus make
with a bare bodkin? who would fardels bear,
to grunt and sweat under a weary life;
but that the dread of something after death,-
the undiscover'd country, from whose bourn
no traveller returns,-puzzles the will;
and makes us rather bear those ills we have,
than fly to others that we know not of?
thus conscience does make cowards of us all;
and thus the native hue of resolution
is sicklied o'er with the pale cast of thought;
and enterprises of great pith and moment,
with this regard, their currents turn awry,
and lose the name of action.-soft you now!
the fair ophelia:-nymph, in thy orisons
be all my sins remember'd.
20090121
20090120
yine de en güzel şey sendin Madonna.

Sabah okuduğum gazeteden bir kaç haber;
'ODTÜ'lü iki öğrencinin fotoğraflarını çeken kişi yemekhane görevlisi olduğunu söyledi. Yemekhane görevlileriye yüzdeşleştirilen kişinin kimliğinin sahte olduğu anlaşıldı. Bu kişinin sivil giyimli asker olduğu tespit edilince arbede çıktı'
Buraya gelmeden hemen önce, İngiltere’de sol liberal bir yayın olarak bilinen ‘Prospect’ dergisinin, Amerikan Genelkurmay Başkanı David Petraeus’u, ‘2008’in entelektüeli’ seçtiğini şaşlınlıkla gördüm. Önce gözlerime inanamadım, ironik bir haber olduğunu düşündüm (bir kez ironik bir yazıyı dalgınlıkla ciddiye almıştım) o nedenle tüm sayfayı ciddi biçimde okudum. Ne yazık ki, ciddiymiş, dergi zamanında Irak savaşına karşıymış, ama
zor zamanlarda orijinal, değişim getiren fikir üretmek önemliymiş, Petraeus da, modern
savaşın insan hayatına önem veren yöntemlerle kazanılması gerektiğini söyleyen insancıl savaş doktrinini (‘humane warfigthing dictine’) üretmiş! O nedenle, bu unvanı hakediyormuş!
Bakış açısındaki çarpıklığı bir de benim söylememe gerek var mı, bilmiyorum. Demek ki neymiş, ‘Bu kapıdan Ermeniler ve Yahudiler giremez, köpekler girebilir’ demek ‘demokratik tepki’ymiş!
Pes doğrusu.
Kendi haklılıklarına o kadar inanıyorlar ki, ne yaptıklarını görmüyorlar bile.
Bu haberler uzadıkça uzuyor. Bir o kadar savaş yanlısı, bir o kadar 'öteki' leştiren yakınlıklar, bir o kadar ikna edilemez bir ırkçılık...
Gazetenin en son sayfasında 1958 doğumlu Madonna'nın bir tek göbek deliğinin pörsüdüğü ve gazetedeki en güzel şey olduğunu farkettim. Ona baktım uzun uzun...O da olmasa.
20090119
20090118
Sevgili Murphy!

Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.
- Artık dayanılır gibi değildi ona olan aşkım ve elini tutmaya yeltendim. Uyuyakaldı.
Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir.
- Sabah anlattı bi ara uyanmış, horluyormuşum.
Bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır.
- Anlattığı şeye çok utandım ve saçmalama daha neler dedim, utanmadan iphone'nuna kaydettiği vidyoyu gösterdi.
Bir şeyin olma olasılığı, istenme olasılığı ile ters orantılıdır.
- Tamam özür dilerim deyip gidip ona sarılmak istedim ki, telefonunu efendim aşkım diye açtı.
Er ya da geç olası en kötü koşullar zincirlemesi vuku bulacaktır.
-Kız buraya geliyormuş.
Ne zaman bir şeyden vazgeçseniz, vazgeçtiğiniz o şey size geri gelir.
- Çay koymak üzere mutfağa gittim, artık umrumda değildi. Gelip belime sarıldı, çok tatlı horluyodun ama dedi.
Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi.
-Daha fazla zorlayamam Murphy. Benden bu kadar.
20090117
Cumartesiydi.
I could let go
With just one breath
I could wait there under water
Until the moment I release into air.
hep çay içmekle ilgili sorunlarım olmuştur.
İsterik insanın mahremiyeti, sırrı, affekt'i yoktur; bütün varlığıyla kendini dış şantajlara, kendi ≤ beliriti ≥ lerinin geçici de olsa tümüyle inandırıcı olmalarına, ötekileri mutlak olarak inandırmak için bütün gerekleri yerine getirmeye (tıpkı yalancılık hastasının anlattığı hikayelerde olduğu gibi) ve bunlar olurken bütün inançları sarsmaya adar - bu sırada herhangi bir yanılsamayı paylaşmaya kalkışmaz. Bütün isterikleri mutlaktır, ancak verilen cevaplar karşısında tümüyle duyarsız kalır. İşaretler ile mizansenin etkileri ve istekleri uçucudur....J.Baudrillard
With just one breath
I could wait there under water
Until the moment I release into air.
hep çay içmekle ilgili sorunlarım olmuştur.
İsterik insanın mahremiyeti, sırrı, affekt'i yoktur; bütün varlığıyla kendini dış şantajlara, kendi ≤ beliriti ≥ lerinin geçici de olsa tümüyle inandırıcı olmalarına, ötekileri mutlak olarak inandırmak için bütün gerekleri yerine getirmeye (tıpkı yalancılık hastasının anlattığı hikayelerde olduğu gibi) ve bunlar olurken bütün inançları sarsmaya adar - bu sırada herhangi bir yanılsamayı paylaşmaya kalkışmaz. Bütün isterikleri mutlaktır, ancak verilen cevaplar karşısında tümüyle duyarsız kalır. İşaretler ile mizansenin etkileri ve istekleri uçucudur....J.Baudrillard
ters köşe grup isimlerinden en sevdiğim grup.
joy division mesela neşeli bir grup mudur? ya da disco inferno disco müziği mi yapar? demişler sonra da hiç klavyeyle alaksı olmayan dört adam Piano Magic'i kurmuş. Seviyorum ulen.
20090116
20090115
iki yourtçu
'Finükülere bindim geçende sonsuza gitsin istedim' dedi. İçimdeki canavar bi tek benim içimde değilmiş onu anladım. Canavarlarımızı tanıştırmayalım dedim. Sonsuzlukları sona ermesin.
deplase
boşalımı olanaksız bir duygunun başka amaca çevrilmesidir.
Ömrüm şarkısı var bir de Cem Karaca'nın.
Ömrüm şarkısı var bir de Cem Karaca'nın.
naomi klein'in uluslararası boykot çağrısı
1) In the Middle East it is always the Arabs who attack first and always Israel that is defending themselves. This defense is called a reprisal.
2) The Arabs, Palestinian or Lebanese have no right to kill civilians. That is called “terrorism.”
3) Israel has the right to kill civilians. That is called “legitimate defense.”
4) When Israel kills civilians en masse, the western powers claim that it is more measured. This is called “reaction of the international community.”
5) The Palestinians and the Lebanese have no right to capture soldiers of Israel inside military installations with sentries and combat posts. This is called, “Kidnapping of defenseless people.”
6) Israel has the right to kidnap anytime and anywhere as many Lebanese and Palestinians as they want. Currently there are more than 10 thousand, 300 of whom are children and a thousand are women. No proof of guilt is needed. Israel has the right to keep kidnapped prisoners indefinitely, even if they are authorities democratically elected by the Palestinians. This is called "terrorist prisoners.”
7) When the word Hezbollah is mentioned, it is compulsory in the same sentence to contain the words “supported and financed by Syria and by Iran.”
8) When you mention "Israel" it is forbidden to make any mention of the words "supported and financed by the U.S." This may give the impression that the conflict is uneven and that Israel’s existence is not in danger.
9) When referring to Israel, expressions that are prohibited: "Occupied Territories," "UN resolutions," "Violations of human rights" or "Geneva Convention.”
10) Both the Palestinians and the Lebanese are always “cowardly,” they are hidden among the civilian population, which does not want them. If they sleep in their homes, with their families, that gives them the name of “cowards.“ Israel has a right to destroy with bombs and missiles the neighborhoods where they are sleeping. This is called a “precision surgical action.”
11) The Israelis speak better English, French, Spanish or Portuguese than the Arabs. Therefore they and those who support them must be interviewed more and have more opportunities than the Arabs to explain the present Rules of the Editorial Staff (from 1 to 10) to the general public. That is called “journalistic neutrality.”
12) All those who are not in accordance with the Rules of Writing above are "highly dangerous anti-Semitic terrorists."
(Text French, anonymous, sent by a reader of the Carta Maior blog)
Speak your mind on Pravda.ru forum
2) The Arabs, Palestinian or Lebanese have no right to kill civilians. That is called “terrorism.”
3) Israel has the right to kill civilians. That is called “legitimate defense.”
4) When Israel kills civilians en masse, the western powers claim that it is more measured. This is called “reaction of the international community.”
5) The Palestinians and the Lebanese have no right to capture soldiers of Israel inside military installations with sentries and combat posts. This is called, “Kidnapping of defenseless people.”
6) Israel has the right to kidnap anytime and anywhere as many Lebanese and Palestinians as they want. Currently there are more than 10 thousand, 300 of whom are children and a thousand are women. No proof of guilt is needed. Israel has the right to keep kidnapped prisoners indefinitely, even if they are authorities democratically elected by the Palestinians. This is called "terrorist prisoners.”
7) When the word Hezbollah is mentioned, it is compulsory in the same sentence to contain the words “supported and financed by Syria and by Iran.”
8) When you mention "Israel" it is forbidden to make any mention of the words "supported and financed by the U.S." This may give the impression that the conflict is uneven and that Israel’s existence is not in danger.
9) When referring to Israel, expressions that are prohibited: "Occupied Territories," "UN resolutions," "Violations of human rights" or "Geneva Convention.”
10) Both the Palestinians and the Lebanese are always “cowardly,” they are hidden among the civilian population, which does not want them. If they sleep in their homes, with their families, that gives them the name of “cowards.“ Israel has a right to destroy with bombs and missiles the neighborhoods where they are sleeping. This is called a “precision surgical action.”
11) The Israelis speak better English, French, Spanish or Portuguese than the Arabs. Therefore they and those who support them must be interviewed more and have more opportunities than the Arabs to explain the present Rules of the Editorial Staff (from 1 to 10) to the general public. That is called “journalistic neutrality.”
12) All those who are not in accordance with the Rules of Writing above are "highly dangerous anti-Semitic terrorists."
(Text French, anonymous, sent by a reader of the Carta Maior blog)
Speak your mind on Pravda.ru forum
readera kitlenmek.
3 e bas.
Bilmiyosam eğer, sallıyorum. Ama hep aynı şeyi. Mesela bi apartmana geldim diyelim kaçıncı kat olduğunu bi,lmiyosam mutlaka 3 e basıyorum, eğer gökdelen gibi bişeyse 5 e basıyorum en fazla. Bak yine özelimi paylaştım.
20090114
"Everybody lies."
Kunsten å tenke negativt (2006)

'Art of negative thinking' filminde görmüştüm ilk, depresyondaki insanları pasifize etmeye çalışan -ziyadesiyle aralarında en mutsuz kişi olsa da çaktırmayan- terapist 'shit basket' diye bişey uydurmuştu. Mutsuzluk hat safhadayken ya da korkunca insan, veyahut sinirlendiğinde eline el örgüsü küçük bir sepeti andıran şeyi alıp içine küfrediyor, ağzına geleni söylüyorlardı. Her birimizin blogları olmaya başladı, en çok da kendi yazdıklarımızı okuduğumuz, bloglar bir nebze yeni nesil shit basket'larımız mı acaba? benimki öyle en azından.
Mercy
20090113
evet okunası bi tarafı yok.
İstiklalde bugün biri temiz yüzlü denilenlerden deri montlu bir genç ile yine aynı yaşlarda rastalı velakin mülayim gördüğüm iki çocuk bir yanlış anlaşılma üzerine kavga etmeye başladılar. Çok uzun sürmez gibiydi, pek kimsede ilgilenmedi, ama ordan mıy mıy mıy (hicran) sesli bir bayan polise yaklaşıp bakın orda kavga oluyor vık vık da vık vık dedi. Polis galiba hiç umursamadı. Kavga etsinlerdi. Acaba kimse hiç birşeye karışmasa hani kavga dövüş öyle olsa bitse, insanlar birbirini yanlış anlasa...Öldürse. ne olur dedim. Zaten biraz öylede, yüksek müsademle müstesna serbest çağrışımım devreye girdi bir anda, hep de alakasız şeyler getirir aklıma, yine öyle oldu. O.... çocuklarında Demet Akbağ'ın Özgü Namal'a akvaryumun suyunu değiştirdi diye ettiği küfürler zerk etti beynime beynime bir anda. Pis de olsa su onlar yaşayıp gidiyolardı işte. (Ben başta dedim benim serbest çağrışım butonu biraz bozuk diye). Boşvermişliği denemek istiyorum, yürüyerek bol bol.bi de ananemi çok seviyorum.
20090112
MAMA MIA!

Çok soğukmuş. para çekmek için epey yürüdüm. Ekmek almalıydım. Aldım eve geldim, golden globe varmış, izledim. Kıyafetler hep aynıydı. Sıkıldım. Tina Fey'in kıyafetini beğendim, ve 'bu ödül de size kapak olsun' söylemini. Diğerleri gerektiği gibi çok heyecanlıydı ve mütevazi, Tinaysa muhteşem sahte, dersine çalışmış ve güvenliydi. Aslında bir önemi yoktu. Ekmeği masanın üzerine koydum, diğer günler gibi kahvaltı etmeden çıkarsam bu ekmek de küflenecekti, onu düşündüm. Saatimi kurdum. Yatağa yürüdüm.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)